İran Meclis Seçimlerinin Yansımaları

İran Meclis Seçimlerinin Yansımaları

14.03.2012 
    
Bayram Sinkaya*

Yıllardır iktidarda olan otoriter yönetimlerle anılan Ortadoğu son bir yıldır demokratikleşme taleplerinin merkezinde olduğu Arap Baharı ile çalkalanırken İran geçtiğimiz Cuma günü (2 Mart 2012) 9. kez Meclis seçimleri için sandığa gitti. Halkın oy kullanmak üzere “seçim merkezlerine akın etmesi nedeniyle” oy kullanma süresi beş saat uzatıldı. Resmi açıklamalara göre katılım oranının yüzde 64 civarında olduğu seçimlerde üç binden fazla aday 290 sandalyeli “İslami Şura Meclisi”nde üyelik için yarıştı.

Bu resim İran’ın demokratikleşme açısından otoriter Arap rejimlerinden çok önde olduğunu gösteriyor. Ancak İran’daki siyasal sisteme ve seçimlere daha dikkatli bir gözle bakıldığında İran’da demokratikleşme sorunlarının çok ciddi olduğu görülecektir. Öncelikle İran’da yapılan seçimler hibrid bir rejimin yansımasıdır. Yani Meclis’in İran siyasal sitemindeki yeri ve etkinliği dini kurumlar tarafından ciddi şekilde sınırlanmıştır.[1] Ayrıca Rehber Ayetullah Ali Hamanei’nin Meclis’e sık sık müdahale etmesi Meclisin etkinliğini sınırlayan başka bir faktör olmuştur. Diğer taraftan İran’da yasama (meclis) ve yürütme (cumhurbaşkanlığı) seçimleri ayrı ayrı yapıldığı için kısa vadede İran hükümetinin şeklini ve politikalarını etkilemeyecektir.
Meclis hükümet üzerinde ancak yasa çıkarma sürecinde ve yasamanın yürütmeyi denetleme imkanlarını kullanarak etkili olabilmektedir. Bu nedenle cumhurbaşkanı ile siyasi açıdan uyumsuz bir meclisin ortaya çıkması hükümeti orta vadede zor durumda bırakabilir. Bu nedenle etkisi sınırlı da olsa ülkenin genel siyasetinin seyri ve siyasi elitlerin konumlanışı açısından Meclis seçimleri önem kazanmaktadır.
İkincisi, 9. Meclis seçimleri “olağanüstü şartlar” altında yapılmıştır. Bir kere muhalefetin önemli bir kısmı kuşatma altına alınmıştır. Haziran 2009’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine hile karıştırıldığı iddiasıyla yaygın protestolar düzenleyen reformcu “Yeşil Hareket”in önde gelen liderleri Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi bir yılı aşkın zamandır ev hapsinde tutulmaktadır. Rejim yanlılarının “fitne” hareketi olarak nitelediği Yeşil Hareket siyasi arenadan tasfiye edildi. 2009 seçimlerinde hile yapıldığını ve oyların çalındığını ileri süren, Yeşil Hareket’in ana akımını oluşturduğu reformcular büyük bir çoğunlukla hem aday olma sürecinde hem de oylama sürecinde adil olmayacağını düşündükleri Meclis seçimlerini boykot etti.
Böylece 9. Meclis seçimleri kamuoyunda “muhafazakârlar” olarak bilinen, ancak kendilerini ilkeci (osoulgera / principlist) olarak adlandıran bir grup elitin kendi içinde çekişme sahasına döndü. Aslında ilkecilik, devrimci radikal değerler ile dini değerleri savunan, Ayetullah Hamanei’nin liderliğini destekleyen ve reformculara karşı ortak bir blok oluşturmak üzere bir araya gelen geleneksel muhafazakârlar ile neoradikallerin kendilerini tanımlamak için kullandıkları bir isimdi. 2009’da Yeşil Hareket’in şiddetle bastırılmasının ardından daha önce ilkecileri oluşturan geleneksel muhafazakârlar ile neoradikaller arasında dış siyaset ve ekonomi üzerinden farklılıklar ortaya çıkmaya başladı. O dönemde Mecliste etkili olan ve Ali Laricani’nin temsil ettiği geleneksel muhafazakârlar, Ahmedinecad yönetimindeki İran’ın dış politikada Batıdan ve Arap dünyasından izole olmasına, dış politikadaki başarısızlıklar yüzünden İran’ın yaptırımlara maruz kalmasına ve Ahmedinecad hükümetinin “populist” politikalarına karşı çıkmaya başladı. Geleneksel muhafazakârlara yakınlığı ile bilinen Rehber Hamanei uzun bir süre Ahmedinecad’ın liderliğindeki neoradikaller ile geleneksel muhafazakârlar arasında denge gözetmeye çalıştı.
Geleneksel muhafazalar ile neoradikaller arasındaki çatışma bir süre sonra Cumhurbaşkanı Ahmedinecad ile Rehber Hamanei arasındaki ilişkilerin bozulmasıyla, hatta gerilime dönüşmesiyle sonuçlandı. Ahmedinecad’ın İstihbarat Bakanı Haydar Moslehi’yi Mayıs 2010’da görevden almasına karşın Rehber Hamanei’nin Moslehi’yi görevine iade etmesi, buna karşılık Ahmedinecad’ın bir müddet inzivaya çekilerek resmi toplantıları protesto etmesiyle iki lider arasındaki gerginliği net bir şekilde ortaya koydu. Bu gelişmeden kısa bir süre sonra Ahmedinecad’ın yakın dostu, dünürü olan ve daha önce İsrail ile ilgili sözleri ve İslam ile İranlılık arasındaki ilişki hakkındaki beyanatları yüzünden büyük tepki çekmiş olan Cumhurbaşkanlığı Sekreteri İsfendiyar Rahim Meşai, İmam Mehdi’nin dönüşü ile ilgili fikirleri nedeniyle geleneksel muhafazakârların saldırısına maruz kaldı ve sapkınlıkla suçlandı.[2] Meşai ile birlikte ona yakın kişiler de sapkın cereyanın (inhirafi) mensupları olarak yaftalandı ve İran rejiminin yeni düşmanları olarak lanse edilmeye başlandı. Bu saldırıları Ahmedinecad’ın danışmanlarından İRNA Direktörü Ali Akbar Javanfekr’in yargılanması ve İran tarihinin en büyük banka skandalında Meşai, dolayısıyla Ahmedinecad ile ilişkili kişilerin yolsuzlukla suçlanması izledi.[3] 
Ahmedinecad-Hamanei gerginliği sırasında neoradikallerin Ayetullah Mesbah-Yazdi önderliğindeki radikal İslamcı kısmı Ahmedinecad’dan desteğini çekti. Ahmedinecad’dan desteğini çekenler Mesbah-Yazdi’nin himayesinde Mukavemet Cephesi (Cepheyi Payidari) adında yeni bir siyasi oluşum içine girdi. Bu bölünmelerin neticesinde ilkeciler 9. Meclis seçimlerine üç ayrı büyük liste halinde girdi. Bunlar Hamanei’nin sadık destekçileri ve geleneksel muhafazakârları temsil eden Birleşik İlkeciler Cephesi (Cepheye Mottahede Osoulgerayan), Mesbah-Yazdi destekçilerinin oluşturduğu Mukavemet Cephesi ve Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın destekleyen Tevhid ve Adalet Cephesi’nden oluşuyordu.[4]
Seçimlere siyasal partilerin çatısı altında girilmediği için siyasi hareketler “bağımsız” olarak yarışan adaylardan hangilerini desteklediğini ilan ediyor. Bir adaya birden fazla siyasi hareket destek verebildiği için seçimler sonucunda hangi grubun ne kadar oy aldığını kesin olarak tespit etmek mümkün değil. Kesin olmayan ilk sonuçlara göre Birleşik İlkeciler Meclisteki sandalyelerin yaklaşık üçte birini kazanırken Ahmedinecad destekçileri azınlıkta kaldı.[5] Bu durum Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın görevdeki son yılının zor geçeceği anlamına gelmektedir. Bu siyasi gelişmeler en çok Ahmedinecad ve “sapkın cereyan” ile arasına mesafe koyan ancak geleneksel muhafazakârlardan da ayrı duran radikal İslamcı Mesbah-Yazdi’nin bağımsız bir hareketin lideri olarak ortaya çıkmasını ve yükselmesini sağlamıştır. Dolayısıyla İran’da siyasi mücadele bundan sonra radikal İslamcılar ile geleneksel muhafazakârlar arasında devam edecektir.
Üçüncüsü, seçimlere katılım iki açıdan güvenlik sorunu olarak görülmektedir. Birincisi İslami rejim düşmanlarının İran’daki siyasi gelişmeleri maniple ederek İran’a zarar vermeye çalıştığına inanılmaktadır. Bu inanış ülkede siyasetin çoğulcu ve katılımcı bir şekilde yürütülmesinin önünde ciddi bir engel olmaktadır. İkincisi, İranlı yetkililer göre 1979’dan beri yapılan bütün seçimlere katılım İslami rejimin halk nezdindeki meşruiyetini göstermektedir. Bu bakışa göre seçimlere yüksek düzeyde katılım sadece yönetici elitlerin belirlenmesini sağlamaz, aynı zamanda “düşmanların” rejimin halk arasında desteğini kaybettiği/kaybedeceği ümitlerine büyük bir darbe vurur. Bu nedenle halkı seçimlere teşvik etmek için yapılan yayınlarda kullanılan her oyun “düşmana” vurulan bir darbe ve dini bir vecibe olduğunun altı çizilmiştir. İran üzerinde uluslararası baskının arttığı şu günlerde bu yönde yapılan propaganda İran halkının seçimler için seferber olmasını sağlamıştır. Netice itibariyle oluşan yüzde 64 üzerindeki katılım İran yönetimi için bir başarıdır.
Lakin bu hususta seçim sonuçlarına olan güvenin eksik olduğuna işaret etmek gerekir. Rejim yanlısı kaynaklar halkın seçimlere büyük çoğunlukla rağbet ettiğini ileri sürerken rejim muhalifleri oylama merkezlerinin boş fotoğraflarını servis etmektedir. Hal böyle iken 2009’da oylarının “çalındığı”na inanan insanların bu seçimlerin sonuçlarını güvenilir bulması için hiçbir olumlu gelişme olmamıştır. Aday olduğu Germsar bölgesinde seçimi kaybeden Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın kızkardeşi Pervin Ahmedinecad dahi usulsüzlük yapıldığını ileri sürmesi,[6] İran seçimlerine olan güvenin büyük ölçüde sarsıldığının en önemli işaretidir. 
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi* 


[1] Bkz. Bayram Sinkaya, “İran İslam Cumhuriyetinde Siyasal Yapı ve Yönetim,” M. Şahin & T. Yılmaz (der.) Ortadoğu Siyasetinde İran, Ankara, Barış Kitap, 2011, s.3-49.
[2] Bkz., “Chronology of Controversy: Who is Esfandiar Mashaei?” Irandiplomacy, 30 Kasım 2010, (http://irdiplomacy.ir/en/news/22/bodyView/9503/Chronology.of.Controversy.html).
[3] Bkz., E. Erdem Aydın, “A Seperation? The Principalist Divide and the Parliamentary Elections in Iran,” TESEV Dış Politika Programı, 10 Şubat 2012, (http://www.tesev.org.tr/UD_OBJS/PDF/DPT/OD/YYN/TESEV_Erdem_Aydin_Iran_March_elections.pdf).
[4] Bu konuda bkz. Pınar Arıkan, “Meclis Seçimleri öncesinde İran’ın Siyasi Haritası,” ORSAM Dış Politika Analizi, 1 Mart 2012, (http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3265).
[5] “Ahmedinejad rivals leading in parliamentary elections,” Iran Press News, 3 Mart 2012, (http://www.iranpressnews.com/english/source/118900.html).
[6] “Pervin Ahmedinejad: Seçimlere Hile Karıştı,” Radikal, 4 Mart 2012.

Popular posts from this blog

Geçmişten Günümüze Türkiye’nin Ortadoğu Politikası ve Batı Etkisi

ORTADOĞU’DA BÖLGESEL BİR GÜÇ OLARAK İRAN

İRAN-P5+1 MÜZAKERELERİ: TEMKİNLİ VE İYİMSER