Türkiye-İran siyasi ilişkilerinde son nokta

Türkiye-İran siyasi ilişkilerinde son nokta


Al Jazeera Turk, Görüş, 10 Haziran 2014

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 28-29 Ocak 2014 tarihlerinde Tahran’a yaptığı üst düzey ziyaretten kısa bir süre sonra İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davetlisi olarak 9-10 Haziran 2014 günlerinde Ankara'ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret sırasında Ruhani'ye 7 Bakan, İran Merkez Bankası Başkanı ve 100'den fazla işadamı eşlik etti.
Böylesi üst düzey ziyaretlerin yanı sıra, iki ülke arasında bakanlar düzeyinde karşılıklı ziyaretler zaten hiç aksamıyor. Ruhani’nin işbaşına geldiği 3 Ağustos 2013’ten bu yana, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğluile İranlı mevkidaşı Cevad Zarif çeşitli vesilelerle defalarca bir araya geldiler. İkili temaslardaki bu yoğunluk, Türkiye-İran ilişkilerinde yeni bir yakınlaşmanın işareti olarak okunabilir.
Ruhani'nin İran’da Haziran 2013’te düzenlenen seçimlerde cumhurbaşkanlığına seçilmesi, Ankara-Tahran yakınlaşmasında çok etkili bir faktör. Ruhani’nin selefi Mahmud Ahmedinecad dönemindeki İran dış politika söylem ve uygulamaları, Türkiye'de Orta Doğu siyasetini ‘istikrarsızlaştırıcı’ bir unsur olarak algılandı. Zaten Suriye ve Irak gibi bölgesel krizler üzerinden Türkiye-İran ilişkileri olumsuz etkilenmeye başlamıştı. Böyle bir ortamda Ruhani'nin işbaşına gelmesi ve dış politikada itidalli bir söylem kullanıp bölgesel istikrarı öne çıkarması, Ankara'da memnuniyetle karşılandı. İlişkilerin ilerletilmesi ve bölgesel sorunların çözülmesinde Ruhani yönetimi, potansiyel bir ortak olarak görüldü.
Ruhani'nin itidalli dış politika söylemi ve bu söylemin birçok çevrede karşılık bulması, Ankara-Tahran ilişkilerinde dış faktörlerin olumsuz etkilerini azaltmaya başladı. Ayrıca Ruhani'nin uluslararası ilişkiler anlayışında ‘kazan-kazan’ yaklaşımının öne çıkması, bölgesel istikrar ve karşılıklı bağımlığın öneminin vurgulanması, ekonomik ve kültürel ilişkilere öncelik verilmesi gibi hususlar İran’ın dış politikasını Türkiye'ninkine yaklaştırdı. İki komşu ülkenin dış politika prensiplerindeki bu yakınlaşma, Ankara-Tahran yakınlaşmasını da beraberinde getirdi.
Ruhani’nin Ankara ziyaretinin önemi
Ruhani’nin ziyareti, iki ülke liderleri tarafından ‘tarihi bir ziyaret’ ve ‘yeni bir dönemin başlangıcı’ olarak nitelendirildi. Komşu bir devletin liderinin olağan ziyaretini, ikili ilişkilerde dönüm noktası yapan başlıca iki husustan bahsedilebilir:
1) Uzun bir aradan sonra ilk defa Ankara’ya, İran’dan ‘cumhurbaşkanı düzeyinde’ resmi bir ziyaret gerçekleştirildi. Ruhani’nin selefleri Ahmedinecad ve Muhammed Hatemi çeşitli vesilelerle Türkiye’ye, esasen İstanbul’a gelmişlerdi. Ama Ankara’ya resmi bir ziyaret düzenlenmemişti.
2) Ziyaret sırasında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) hayata geçirildi ve ilk toplantısı yapıldı.Başbakan Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani başkanlığında ve iki ülkeden çok sayıda Bakan’ın katılımıyla gerçekleştirilen YDİK, adeta ‘ortak bakanlar kurulu’ olarak addedilen bir girişim. Tarafların ileriye yönelik işbirliği projelerinin tartışılıp karara bağlandığı bu platform, aynı zamanda iki ülke ilişkilerinde uygulamada karşılaşılan sorunlar için üst düzey bir çözüm yeri olarak değerlendiriliyor.
Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgede son dönemde kaydedilen gelişmelerin ardından, Orta Doğu’nun en etkili iki aktörünün bir araya gelmesi nedeniyle de Ruhani’nin Ankara ziyaretine özel bir önem atfediliyor. Son aylarda giderek artan sayıda gözlemci, Türkiye ile İran'ın işbirliğinin, Suriye meselesinin çözümünde etkili bir rol oynayabileceğini ileri sürüyor. Dolayısıyla, Ankara ile Tahran’ın bölgesel sorunlarda ortak politika geliştirip geliştiremeyecekleri hususu ciddi bir merak konusu.
Ankara ile Tahran arasındaki görüş ayrılıklarının en sert olduğu mesele, şüphesiz Suriye İç Savaşı olarak beliriyor. Hatta iki ülkenin Suriye sorununa çözüm önerileri ve politikalarının, karşıtlık arz ettiği dahi söylenebilir.
İkili ilişkilerin derinleştirilmesi, bölgesel meselelerde istişare
"Tarihi" addedilmesine rağmen Ruhani'nin Ankara ziyaretinin, sonuçları itibarıyla ilk bakıldığında, ziyaret öncesinde artan beklentileri karşılamadığı açıkça görülüyor. İmzalanan belgeler ve kamuoyuna yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, Türkiye-İran ilişkilerini ‘ileriye’ taşıyacak yeni adımlar atılmadı. İran'dan ithal edilen doğalgazın fiyatındaki anlaşmazlık, Türk nakliyecilerin İran'da karşılaştığı problemler gibi belli başlı bazı sorunlar da tam anlamıyla çözülemedi.
Ankara ile Tahran’ın iyi ilişkileri ve işbirliği arayışının 10 yılı aşkın geçmişi var. Bu süre zarfında, tarafların işbirliğinin siyasi ve hukuki altyapısı hazırlandı. Türkiye-İran ilişkilerindeki temel sorun; yeni adımların atılmaması değil, önceden atılan adımların uygulanmasında karşılaşılan güçlüklerdir. Başka bir tabirle, iki ülke ilişkilerinin genişletilmekten ziyade derinleştirilmesi gerekir.
Ruhani’nin ziyareti, Ankara ve Tahran hükümetlerinin de iki ülke ilişkilerini derinleştirme kararlılığını gösterdi. Ziyaret sırasında, daha önce imzalanan anlaşmaların hayata geçirilmesi ve uygulamada karşılaşılan sorunların çözülmesi üzerinde duruldu.
Erdoğan ve Ruhani yönetimleri, ikili ilişkileri derinleştirmeye çalışırken bölgesel meseleleri de istişare etmeye önem veriyorlar. Türkiye ile İran’ın bölgesel düzeyde asgari müştereklerde - bölgesel barış ve istikrarın tesis edilmesi, bölge ülkelerinin geleceğine kendi halklarının karar vermesi ve bölgede yükselen aşırıcılık tehdidiyle mücadele edilmesi - mutabakata vardıkları anlaşılıyor. Bununla birlikte, tarafların Orta Doğu’daki bazı sorunlar karşısında aldıkları pozisyon farklılıklarını kısa sürede gidermelerinin çok zor olduğu gerçeği de bir köşede duruyor.
Ankara ile Tahran arasındaki görüş ayrılıklarının en sert olduğu mesele, şüphesiz Suriye İç Savaşı olarak beliriyor. Hatta iki ülkenin Suriye sorununa çözüm önerileri ve politikalarının, farklılıktan ziyade karşıtlık arz ettiği dahi söylenebilir. Bu minvalde tarafların pozisyonlarını koruduğu; Ruhani yönetiminin, İran'ın Suriye politikasında bir değişikliğe gitmeye yanaşmadığı ortaya çıktı. Bununla beraber ilişkilerin rasyonelleşmesi ve kompartmanlaşması çerçevesinde, bölgesel meselelerdeki görüş ayrılıklarının ekonomik ilişkileri olumsuz etkilememesi için gayret etme kararlılığı ortaya konuldu.
Türk ve İranlı yetkililer, başta Suriye olmak üzere, Orta Doğu’nun yakıcı sorunlarına dair görüş ayrılıklarının ikili ilişkilerde krize dönüşmesini önlemek ve çözüme katkıda bulunmak amacıyla istişare yollarının açık tutulmasına önem veriyorlar.
Öyle ki, tarafların, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları düzeyinde üç ayda bir toplanıp bölgesel gelişmeleri değerlendirmeleri kararlaştırıldı. Bu bağlamda Türkiye ile İran arasında orta düzeyli bir mekanizma kuruldu. Söz konusu mekanizma dahilinde, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Mart 2014’de Tahran'a gitmiş; İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Amir-Abdullahiyan ise 3 Haziran 2014’te Ankara'ya gelmişti.
YDİK’in kurulmasıyla, Ankara ile Tahran arasında üst seviyede bir istişare mekanizması oluşturulmuş oldu. Bu suretle Türkiye-İran ilişkileri, siyasi açıdan gidebileceği en ileri noktaya ulaştı. Türkiye ile İran’ın yapısal farklılıkları, farklı siyasi tercihleri, farklı ittifak ilişkileri ve ulusal çıkarlarındaki ayrışmaları yüzünden iki ülkenin siyasi ilişkilerinin, kısa ve orta vadede daha ileriye gidebilme ihtimali az.
Gelinen aşamadan sonra Türkiye-İran ilişkilerinin derinleştirilmesi, bu doğrultuda iki ülke arasındaki anlaşmaların uygulanmasında karşılaşılan sorunların ivedilikle çözülmesi, ticari ilişkiler ile halklar arasındaki bağların geliştirilmesi beklenmelidir. Türk ve İranlı siyasetçilerin, esasen bu alanların önünü açmaya yoğunlaşmaları, en rasyonel yaklaşım sayılabilir. 
Bayram Sinkaya, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi.
Twitter'dan takip edin: @bsinkaya
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/turkiye-iran-siyasi-iliskilerinde-son-nokta 

Popular posts from this blog

Geçmişten Günümüze Türkiye’nin Ortadoğu Politikası ve Batı Etkisi

ORTADOĞU’DA BÖLGESEL BİR GÜÇ OLARAK İRAN

İRAN-P5+1 MÜZAKERELERİ: TEMKİNLİ VE İYİMSER