SUUDİ ARABİSTAN’IN YEMEN’E MÜDAHALESİ KARŞISINDA İRAN’IN TUTUMU


SUUDİ ARABİSTAN’IN YEMEN’E MÜDAHALESİ KARŞISINDA İRAN’IN TUTUMU 

Husi isyancıların 21 Eylül 2014’te Yemen’in başkenti Sana’ya girmelerinden itibaren bu ülkedeki gelişmeler, yaygın bir şekilde İran ile Suudi Arabistan arasında vekâlet savaşı olarak görül- dü. İran’ın Husileri desteklediğine dair yaygın iddialar, bazı İranlı siyasetçilerin Husilere destek mahiyetindeki beyanatları ve Suudi Arabistan’ın Husi ilerleyişine karşı sert tepkisi, iki devlet arasındaki vekâlet savaşı algısını güçlendirdi. Bu minvalde Husilerin 6 Şubat 2015’te yönetimi ele geçirmesi, ülkenin İran’ın kont- rolüne geçmesi şeklinde değerlendirildi.

Ne var ki Husilerin merkezinde olduğu ‘geçici yö- netim’ İran dâhil hiçbir ülke tarafından resmen tanın- madı. Bununla birlikte İran ile Husilerin kurduğu yeni Yemen yönetimi arasında kapsamlı ilişkilerin temelleri atıldı. Önce iki ülkenin başkentleri arasında doğru- dan uçuşların yapılmasını öngören bir anlaşma im- zalandı. Ardından Husilerin önde gelen liderlerinden Salih El-Samed başkanlığında bir heyet Mart ayının başında İran’a 14 günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. Ekonomi, enerji ve kalkınma konularında işbirliği imkânlarının görüşüldüğü bu ziyaretin sonunda iki ülke arasında Hudeyda kentinin limanının genişle- tilmesi, Yemen’de elektrik santrallerinin yapılması ve İran’ın Yemen’e bir yıllık petrol sağlaması hususlarında mutabakata varıldığı duyuruldu. 20 Mart’ta Sana’da Husilerin Cuma namazı kıldığı iki camiyi hedef alan bombalı saldırılarda yaralanan militanlardan 52 kişi tedavi edilmek üzere İran’a götürüldü.

Daha önce istifa ettiği açıklanan Yemen Cumhur- başkanı Abdurrabu Mansur Hadi’nin 21 Şubat’ta Sa- na’da tutulduğu ev hapsinden kaçarak Aden’e gitmesi ve cumhurbaşkanlığı iddiasını sürdürmesi, ülkedeki siyasi krize yeni bir boyut kazandırdı. Hadi’nin iste- ğiyle Suudi Arabistan önderliğindeki koalisyon güçleri Yemen’in ‘meşru hükümetini desteklemek’ amacıyla Husilere karşı 26 Mart’ta ‘Kararlı Fırtına Operasyo- nu’nu başlattı. Suudilerin Husilere karşı başlattığı bu operasyon, birçok çevrede İran’ın bölgede yükselen nüfuzunu engelleme çabası olarak görüldü. Bu durum gözlerin İran’a dönmesine neden oldu.

Kasım Süleymani’yi Yemen’de Aramak!

Hatırlanacağı üzere, Irak’ta IŞİD’e karşı mücadelede İran Devrim Muhafızları etkili bir rol oynamış, Dev- rim Muhafızları’nın dış operasyonlardan sorumlu biri- mi ‘Kudüs Gücü’nün Komutanı Kasım Süleymani’nin cephede verdiği pozlar bölgesel ve uluslararası basında büyük ilgi görmüştü. Devrim Muhafızları’nın Suriye iç savaşında da rol oynadığı bilinmektedir. Buradan, yani İran’ın bölgesel çatışma alanlarında askeri varlı- ğını etkili bir şekilde kullanmakta tereddüt etmediği tespitinden, hareketle İran’ın Yemen’de de aktif, hatta militer bir politika izleyeceği yönünde spekülasyonlar yapıldı.
Kararlı Fırtına Operasyonu sırasında İran’ın Hu- sileri destekleyerek Yemen’e müdahale ettiği iddiaları sık sık yinelendi. Mansur Hadi, New York Times’da yayınlanan yazısında Yemen’deki kaosun ‘İran’ın güç hırsı ve bütün bölgeyi kontrol etme ihtirası’ndan kay- naklandığını ve ‘Husi isyancıların İran hükümetinin kuklası’ olduğunu ileri sürdü. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, bu iddiaları yineleyerek İran’ın bölge ül- kelerini tehdit etmesine kayıtsız kalamayacaklarını söyledi.
Operasyonun Sözcüsü Tuğgeneral Ahmed Asiri, İran ve Hizbullah’ı, ‘Yemen’deki devlet yapısını çökert- mek için Husileri eğitmek’le suçladı. Yemen Dışişleri Bakanı Riyad Yasin, Tahran ile Sana arasında kurulan hava köprüsü ile İran’dan Yemen’e silah ve militan taşındığını ileri sürdü. Yasin, Husileri eğitmek ve des- teklemek amacıyla Devrim Muhafızları’nın Sana’da bulunduğunu iddia etti. 27 Mart’ta, yani operasyonun başlamasından bir gün sonra, BBC Arapça servisinin resmi twitter adresinden Kasım Süleymani’nin Ye- men’e gitmeye hazırlandığı yazıldı.
İran’ın Husileri aktif bir şekilde desteklediği iddialarına karşın Kasım Süleymani ya da Devrim Mu- hafızları’ndan herhangi biri şimdiye kadar Yemen’den görüntü vermedi. Cumhurbaşkanı Hadi’ye bağlı güç- ler birisi albay, diğeri yüzbaşı iki Devrim Muhafızı’nın Aden yakınlarında yakalandığını iddia etmişse de bu haber henüz doğrulanmadı. Spekülasyonların aksine İran yönetimi Suudi operasyonu karşısında tepkisel bir politika izledi.

İran’ın Operasyon Karşısındaki Tepkileri

Kararlı Fırtına Operasyonu’na çok sayıda ülke destek verirken İran’dan sert eleştiriler geldi. Dışişleri Baka- nı M. Cevad Zarif ‘Suudi Arabistan’dan askeri ope- rasyonları derhal durdurmasını’ istedi ve ‘saldırıların bölgede tansiyonu yükselteceği’ uyarısında bulundu. İran Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ko- alisyonun saldırıları, Yemen’in egemenlik haklarının ihlal edilmesi olarak tanımlandı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marziyeh Afkham, ‘hâlihazırda dâhili krizler- le boğuşan ve terörizme karşı mücadele eden Yemen’e yapılan askeri saldırıların durumu daha da karmaşık- laştırdığını ve sorunun barışçı yoldan çözülmesi ihti- malini yok ettiğini’ söyledi. İran Meclisi’nden yapılan açıklamada ‘Yemen halkının isyanı’na destek verildiği belirtildi ve ‘askeri saldırıların Yemen halkının kendi kaderini belirleme hakkına açık bir müdahale oldu- ğu’ savunuldu. Devrim Muhafızları Ordusunun eski komutanı Muhsin Rezai, ‘İslam devrimi muhafızı’ imzasıyla Husilerin lideri Abdulmelik Husi’ye ‘destek’ mektubu gönderdi.
Ayetullah Hamanei, Suudilerin Yemen’e karşı hava saldırılarını ‘suç’ olarak nitelendirdi ve operasyondan dolayı Suudi Arabistan yönetiminin büyük bir hata yaptığını ileri sürdü. Bu operasyonun sonunda Suudi- lerin ‘burunlarının yere sürtüleceğini’ iddia eden Ha- manei, ‘İran ve Suudi Arabistan arasındaki ihtilaflara rağmen yakın zamana kadar Suudi dış politikasında metanet olduğunu, fakat şimdi iktidara gelen birkaç tecrübesiz gencin metanet yerine barbarlığı tercih et- tiğini’ söyledi.
İran’dan gelen açıklamalarda ve İran medyasında Kararlı Fırtına Operasyonu’nun haksızlığını ortaya koymak için çeşitli argümanlar dile getirilmektedir. Bunlardan birinde, operasyon için Suudi Arabistan’ı davet eden Mansur Hadi’nin istifa ettiği, Ensarul- lah’ın isteğine rağmen bu kararından vazgeçmediği hatırlatılmakta ve ‘firari’ olduğuna işaret edilmektedir. Ayrıca saldırıların insani açıdan dramatik etkilerine dikkat çekilmektedir. Hava saldırıları sırasında ülke- nin altyapısına zarar verildiği, sivil yerleşim yerlerinin vurulduğu ve çoğu kadın ve çocuk ile 2500’den fazla insanın hayatını kaybettiği iddia edilmektedir. Dahası, Yemen’in hava sahasını kontrol altına alan ve limanla- rını kuşatan koalisyon güçlerinin insani yardımların geçişine izin vermediği belirtilmektedir.
İranlı yetkililerin açıklamalarında bu operasyo- nun bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştıracağı, dolayısıyla bölgede terörizmin ve aşırıcılığın yükselmesine neden olacağı ifade edilmektedir. Üstelik İran medyasında sık sık Suudi Arabistan’ın başka çatışma bölgelerinden aşırıcı militanları alarak Yemen’e getirdiği ileri sürül- mektedir. Keza, operasyonun aslında Suudi Arabistan tarafından değil, ABD tarafından planlandığı ve idare edildiği, İsrail’in de operasyona destek verdiği iddia edilmektedir. Böylece bu operasyonun ‘Siyonist rejim’
ile büyük güçlerin işine yaradığı, İslam dünyasına bü- yük zarar verdiği ileri sürülmektedir. Bazı İranlılar, Su- udi Arabistan’ın saldırısını Saddam Hüseyin’in saldır- ganlığına benzetmektedir. Tıpkı Saddam Hüseyin’in Amerikan desteği ve kışkırtması ile İran devrimini boğmaya çalışması gibi Suudi hanedanının yine Amerika’nın desteğiyle Yemen devrimini boğmaya çalıştığı iddia edilmektedir.
Operasyona yönelik tepkilere rağmen İran, Ye- men’deki krizin geldiği noktada aktif bir taraf olmak- tan kaçındı. İran’ın krize müdahil olması bağlamında değerlendirilebilecek belki tek gelişme, İran Deniz Kuvvetleri’nin 7 Nisan’da Aden Körfezi’ne küçük bir filo göndermesi oldu. Kararlı Fırtına Operasyonu’nun sözcüsü Asiri, İran savaş gemilerinin Husi savaşçıla- ra silah ve yardım ulaştırması durumunda koalisyon güçlerinin karşılık vereceğini söyledi. İran’dan yapılan açıklamada filonun gönderilmesinin amacının açık denizlerde korsanlara karşı mücadele etmek olduğu ve daha önceden bölgede görev yapan başka bir filonun yerine gönderildiği belirtildi.

Arabuluculuk Girişimleri

İran hükümeti, zamanla operasyonun başlangıcın- daki tepkisellikten çıkarak krizin siyasi yollardan çözümü ve çatışmanın durdurulması için aktif bir rol arayışına girmiştir. Bu bağlamda ilk defa 7 Ni- san’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran ziyareti sıra- sında Türkiye ve İran’ın Yemen sorununun çözümü için bir plan üzerinde anlaştığı duyuruldu. İranlıların ‘dört aşamalı plan’ olarak adlandırdığı bu plana göre, önce çatışmaların durdurulması, ardından şiddetten etkilenen insanlara yardım ulaştırılması, Yemenliler arasında bir diyalog inşası ve bütün Yemenli grupları kapsayan geniş kapsamlı bir hükümetin kurulması öngörüldü.
Türkiye ile İran arasında varılan uzlaşıdan son- ra İran Dışişleri Bakanı Zarif, Umman ve Pakistan’a ziyaretler gerçekleştirdi. Bunların yanı sıra, Dışişleri Bakan Yardımcısı Morteza Sarmadi Tunus, Cezayir ve Lübnan’ı ziyaret etti. İran Meclis Başkanı Ali Laricani de bazı İslam ülkelerindeki mevkidaşları ile görüştü. Yemen meselesi ve muhtemel çözüm yollarının ele alındığı bu görüşmelerde İran, bu meselenin bir iç mesele olduğunu ve Yemenliler tarafından çözülmesi gerektiğini savunmuş, operasyonların durmasını ve çatışmadan etkilenenlere insani yardım ulaştırılmasını istedi. Zarif ’in ziyaretinden kısa bir süre sonra Pakis- tan, Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyona askeri destek vermeme kararı aldı.
İran’dan gelen operasyonunun durdurulması çağ- rıları, Suudi Arabistan’ın sert tepkisine neden oldu. Zira operasyonun durdurulması, Suudi Arabistan’a göre Husilerin ele geçirdikleri bölgelerdeki kontrolü- nün pekişmesi anlamına geliyordu. Oysa operasyonun hedefi, Husilerin silah bırakmaya ve başkentten ay- rılmaya zorlamaktı. Bu nedenle, Suudi Dışişleri Ba- kanı Prens Suud El-Faysal, İran’ın Yemen krizinden sorumlu olduğu halde savaşın durdurulması çağrısının anlamsız olduğunu söyleyerek, İran’ın Husilere des- tek vermeyi ve silah yardımını durdurmasını istedi. Husilere askeri destek verdiğine ve Yemen’in içişlerine karıştığına dair iddiaları mütemadiyen reddeden İranlı yetkililer, uluslararası hukuku ihlal ederek ve haksız bir şekilde saldırılar yapılırken İran’ın Yemen’e mü- dahale etmekle suçlanmasının tuhaf olduğunu ifade etmiş ve Yemen’de asker bulundurdukları iddialarını kesin bir dille reddetmiştir.
İran’ın arabuluculuk girişimlerini artırdığı ve Su- udi Arabistan ile İran arasında gerginliğin arttığı bir dönemde BM Güvenlik Konseyi, Yemen hakkında yeni bir karar aldı. 2216 sayılı bu karar ile Hadi’nin Yemen’in meşru devlet başkanı olduğu teyit edildi ve krizin çözülmesi için Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) İnisiyatifi çerçevesinde yürütülen Ulusal Diyalog Konferansı’nın canlandırılmasına destek verildi. Ka- rarda Husilerin başkent Sana’dan ve bütün hükümet binalarından çekilmesi, geçiş sürecini sekteye uğrata- cak tek taraflı eylemlerden kaçınması, şiddete son ver- mesi, askeri ve güvenlik kurumlarından ele geçirdiği bütün silahları bırakması istenilmiştir. Ayrıca Husilere her türlü silah tedarikinin engellenmesine karar ve- rilmiştir. Bu karar, Suudi yetkililer tarafından Kararlı Fırtına Operasyonu’nun BM Güvenlik Konseyi tara- fından dolaylı olarak onaylanması şeklinde değerlen- dirilmiş, İran’ın KİK İnisiyatifi dışında arabuluculuk yapması ihtimalini ortadan kaldırdığı savunulmuştur. Buna rağmen İran, ‘dört aşamalı çözüm planını savun- maya devam etmiş ve son olarak bu planı BM Genel Sekreteri’ne sunmuştur.
Yemen İran’ın Stratejik ve İdeolojik İlgi Alanının Neresinde?
Yemen krizinin, Tahran ile Riyad arasında bir vekâlet savaşı olarak görülmesine karşın İran, Suudi Arabistan
öncülüğündeki koalisyonun Husilere müdahalesi karşısında tepkisel bir politika izlemiştir. Ancak 5+1 grubu ile Lozan’da mutabakata vardıktan sonra İran, sorunun siyasi yollardan çözümü için harekete geçmiş ve arabuluculuk rolüne soyunmuştur.
İran’ın tepkisel bir politika izlemesinde Husilerin ilan ettiği geçici yönetimin meşruiyetinin sorgulan- ması etkili olmuştur. Bir kere Husiler bir geçiş süreci başlatıldığını ilan etse de ülkenin genelinde hâkimiyet kuramamıştır. Üstelik Mansur Hadi, meşru cumhur- başkanı iddiasını sürdürmüştür. Bölge ülkelerinin ne- redeyse tamamı, Husilerin yönetimi ele geçirmesini tek taraflı bir eylem veya bir darbe olarak görmüştür. Husilerle yakın ilişkisine rağmen İran dahi Husilerin ilan ettiği yönetimi resmen tanımamıştır. BM Güven- lik Konseyi, 15 Şubat’ta aldığı 2201 sayılı karar ile Hu- silerin tek taraflı eylemleri kınanmış ve başkent Sana ile tüm hükümet binalarından çekilmesi istenilmiştir.
İran’ın düşük profilli bir siyaset izlemesinin ikinci nedeni, Ruhani hükümetinin dış politika anlayışıdır. Batı ile ilişkileri geliştirme arzusunda olan Ruhani hü- kümeti, Yemen krizi yüzünden ‘uluslararası toplumu’ karşısına alarak Batı ile ilişkilerde yakaladığı olumlu havayı riske atmak istememiştir. Ayrıca, İran’ın böl- gede izlediği siyasetin ‘saldırgan’ bir görüntü sergile- diğinin ve komşu ülkeleri rahatsız ettiğinin farkında olan Cumhurbaşkanı Ruhani, Arap dünyası ile de ilişkilerini düzeltme arayışındadır. Bu nedenle Ruhani yönetimindeki İran, Yemen krizinde aktif bir politika izlemekten kaçınmıştır.
Son olarak, İran’ın Irak’taki ve Suriye’deki ko- numunun aksine Yemen’de aktif bir politika izleme imkânının ve kabiliyetinin oldukça sınırlı olduğuna işaret etmek gerekir. Bir kere Yemen, çok uzun bir süre boyunca İran’ın stratejik ve ideolojik ilgi alanla- rının dışında kalmıştır. Bu nedenle, Yemen coğrafyası hem siyasi açıdan hem de askeri ve istihbarat operas- yonları açısından İran’a yabancı ve uzaktır. Stratejik ilgi alanının dışında kalmış olması nedeniyle İran’ın burada yerleşik çıkarları yoktur. Dolayısıyla Kararlı Fırtına Operasyonu, İran’ın çıkarlarına yönelik doğ- rudan bir tehdit olarak görülmemiştir. Bu nedenle, İran operasyon karşısında büyük ölçüde tepkisel bir politika izlemiştir.

Yrd. Doç. Dr., ORSAM Danışmanı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi 
Ortadoğu Analiz, Mayıs-Haziran Cilt: 7 Sayı: 68, s.16-19.

Comments

Popular posts from this blog

Geçmişten Günümüze Türkiye’nin Ortadoğu Politikası ve Batı Etkisi

ORTADOĞU’DA BÖLGESEL BİR GÜÇ OLARAK İRAN

İRAN-P5+1 MÜZAKERELERİ: TEMKİNLİ VE İYİMSER